24 Kasım 2016 Perşembe

SÜRÜLMÜŞ FAKÜLTE: MARMARA SİYASAL



Uzun bir aradan sonra yazacağım ilk yazı biraz sitemkâr olacak ama bir siyasal öğrencisi olarak bu eleştiriyi yapmam gerektiğini düşünüyorum.

 Lise yıllarında 17-18 yaşındaki her öğrenci çok stresli ve  yorgundu. Herkes üniversiteyi kazanmayı istiyordu ama çoğu ne istediğini bile bilmiyordu. Zavallı biz, atlar gibi en az bir yıl ki liseye başladığında başlayanlar da var-iyi bir puan alabilmek için koşturup durduk. Bunun sonucunda iyi puanlar alan ama ne yapacağını bilemeyenler de bizler olduk. Ben şanslı kesimdendim çünkü küçüklüğümden beri kendi kararlarımı almama izin veriyorlardı. Üniversite tercihlerinde de kimse bana puanın Hukuka yetiyor onu okuyacaksın demedi. Ama hazırlıkta çok fazla şu cümleyi duydum: Ben aslında mühendislik istiyordum ama ailem bu bölümü istedi.  Yani demek istediğim kendi seçmedikleri bölümde okuyup kendi hayatlarına yön verdiler. İşte sorun burada belki de ! Eğitim sistemi zaten yanlış ama ebeveynler niye kendi hayallerini çocuklarında yaşatmak istiyorlar? Onların kendi hayalleri olmasına izin vermeyerek, nasıl mutlu edeceklerini düşünüyorlar? Çoğu annenin babanın endişesi: ya iş bulamazsa. Parası çok olan ya da iş bulacağının garantisi olan bir meslek olsun istiyorlar. Tamam, kesinlikle kötü niyetli değiller ama biliyorlar mı ki bugün hastaneye gittiğinizde doktor suratınıza bakmadan, tahlil yapmadan miden bulanıyorsa yemekten tiksinmişsin  gibi bir teşhis koyuyorsa, işini sevmediğinden, ilgisi olmadığındandır. Hastanelerin ne kadar yoğun olduğunu bilsem de çok ilgili saygılı doktorlarla da tanıştım. Zorluklara katlanıp acısını başkasından çıkarmıyorlar. Sadece doktorlar değil tabii her meslekte olabiliyor. Ama çok popüler bir meslek olduğu için bunu örnek vereyim dedim.

İstemediği bir işte çalışıp, her gün nefret ede ede işine giden insan niye mutsuz peki? Bana kalırsa ne yapmak istediğini, neyin ona uygun olduğunu ya da neyi sevmediğini bilmiyor. Bunun sebebi ise zavallı bizlerin türev formülleriyle uğraşırken, roman adları ezberlerken hiç ilgilenmek istediğimiz şeylerle uğraşamaması. Bunun sonucu olarak ülkece mutsuz olduk, depresyon ilacı satışları tavan yaptı.

Konumuza dönersek çünkü baya içimi döktüm 😂, sadece bize söyleneni yapmamızı istediler bizden. Kendi seçimlerimiz olmadan, yorumumuzu katmadan hatta sorgulamadan sadece yapmamız istendi. Ve üniversiteye geçtik. Ben 1. senemde şoku atlatamadım. Tek ben değil hocalarımızda şoku atlatamadılar. Bunun sebebi bize yorum yaptırmaya çalışmaları ama bizim ağzımızı açıp tek kelime etmememizdi. Gördüğümüz dersleri ezberlememizi istemiyordu kimse öğrenmemizi yorumlamamızı istediler. İlk zamanlar şaşırdım, afalladım, zor geldi açıkçası üstesinden gelemediğimi düşündüm. Ama zamanla onu öğrenmeye adapte olmaya başladım. Sorgulamayı öğrendim. Siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler okurken sadece siyasetle ilgili teorik bilgi öğreneceğimi düşünürken, her fikre karşı saygılı olmayı öğrendim. Farklı bakış açılarının nasıl aynı olayı farklı yorumlayabildiğini gördüm. Maalesef ki her şey harika diyemiyorum. Bizimde zorluk çektiğimiz çok fazla şey oluyor ama genelde bölümden kaynaklanmayıp, kurumsal problemler yaşadık. Şimdi bu bölüm çok güzel, hocalar gayet anlayışlı, kibirsiz ama bu fakülte nerede? Sokağa çıkıp sorsanız çoğu insanın ilgisini çeken siyaset aslında sevilmiyor hatta dışlanıyor. Göztepedeki kampüsten sürülüp Beykoz Anadolu Hisarı kampüsüne getirilmiş, yalnız bırakılmış bir bölüm. Düşünün ki geleceğin diplomatlarını, siyasetçilerini yetiştiriyorsunuz ama onların kullanabileceği bir kütüphane yok. Neyse ki geçen yıl Besyonun kütüphanesini bize- istemeseler de- açtılar. Ama öğlen arası veren memur kütüphanemiz Göztepedekinin aksine (ki 24 saat açıktır.) saat 5te kapanıyordu. Neyse buna da şükür diyelim çünkü çalışacak yer bulamayıp Sabancı öğretmen evinde ders çalışmalarımızı gayet net hatırlıyorum.
Sorum şu Mecliste dahi siyasetin yumruk yumruğa yapıldığı bir ortamda hoşgörülü siyaset bilimci yetiştirmeye çalışan fakülteyi Göztepeden sürüp etkinlik düzenlenmesinin kolay olmadığı, kütüphanesinin bile olmadığı bir yere yerleştirmek ne kadar doğru?
Aman kızım sakın dışarda siyaset konuşma aman oğlum sakın kalabalığa girme. Siyaset okuyup, siyaset konuşmamı istemeyen yakınlarım var çünkü ortamın hoşgörüsüzlüğünden korkuyorlar. Haksızlar mı? Her gün televizyonda duyduğumuz karşılıklı tehditler bunun göstergesi değil mi?


Açıkçası ben bunların sadece kendi endişelerim olduğunu düşünmüyorum. Sadece siyaset okuyanlarda değil her bölümün yaşadığı sıkıntılarda eminim benzer endişeler vardır. Bu yüzden, biraz karışık olsalar da düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istedim😊. Yorumlarınızı bekliyorum.
BENEKLİ BAYKUŞ