9 Temmuz 2016 Cumartesi

Almanya Yolcusu



Bu yazıyı gönlünde yurt dışı hayali yatıp da daha önce çıkmadığı için korkan ama elinde sonunda istediğini elde edecek arkadaşlara ithaf ediyorum. Özellikle de benim gibi ilk yurt dışı deneyimi yaşayan öğrencilere…


Şuan  Darmstadt'ta bulunan evin balkonundan yazıyorum bu yazıyı. Merak edenler için hava çok güzel ve manzaram harika aşağıdaki fotoğraftan görebilirsiniz. Buraya geleli daha iki gün oldu o yüzden her yeri dolaştım şu tarih eserleri gördüm diyemeyeceğim size maalesef ama içinde korku olanların korkularını hafifletmeyi ümit ediyorum.





 Almanya benim için büyük bir hayaldi hatta gerçekleşeceğini düşünemedim bile ama olabiliyormuş. Üniversiteye adımımı attığımda hayalimi şekillendirmeye başladım. Bunun için geçerli sebeplerim vardı.

            1.      Siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler okuduğum için birden fazla dil bilmem gerekiyordu.

            2.      Almancanın ikinci yabancı dil olarak verildiği bir lisede okudum.

            3.   Almanca bir şarkı dinledim ve bu dile aşık oldum.

Evet biliyorum çoğu insan kaba konuştuklarını söylüyor ama bu her Çinli birbirine benziyor demekle aynı şey bence. İçinde olmadığımız için bize yabancı geliyor o yüzden de bildiğimiz ya da tanıdığımız her şeyi tek bir özellikte topluyoruz. Örneğin hepsi çekik ya da Almanca çok kaba nasıl sevebiliyorsun: D Size şarkıyı dinlemenizi tavsiye ediyorum aşağıdan dinleyebilirsiniz.

                                https://www.youtube.com/watch?v=8OH1lv6n5HU

Konumuza dönersek kendimden önce bana inanmayanları inandırmaya koyuldum sanırım. Hazırlık okurken herkese seneye yazın Almanya’ya gideceğim diyordum. Tabi daha ortada fol yok yumurta hiç yok ama bir baktım ki bende çok inanmışım ve kolları sıvadım. Harçlıklarımdan para biriktirmeye başladım küçük rakamlardı başta ama iki yılı olan biri için iyi bir başlangıçtı. Sadece hayal ettim oldu dersem baya kuyruklu yalancı olurum. Çabaladım evet çok etkisi var ama orda yaşayan bir akrabamın yanında kalıyorum. Dil okulu araştırmama yardımcı oldu. Çoğu zaman bana cesaret verdi sonuç olarak da tam olarak söylediğim zaman da yani birinci sınıfın yazında Almanya’ya geldimm :D

Aman ne sanki ailesi zengindir bize olmaz böyle diyorsanız, hayır fabrikatör kızı değilim harçlıklarımdan kısa kısa biriktirdim. En yakın arkadaşlarım bilir (onlardan geçindiğim çok oldu:D). Ve yaşam koçu değilim ama bir insanın aklına koyup da yapamayacağı şey yok. İstemek ve çabalamak bunun iki temel unsuru. 


Daha bu önsözdü ve de:D şimdi size benim kafama takılan soruları ,korktuğum şeyleri anlatacağım. Ben uçağa daha önce sadece bir kere bindim ve dediğim gibi daha önce yurt dışına çıkmadım. O yüzden bir parça endişeyle (ama yani büyükçe bir parça :D ) valiz hazırlıklarına başladım. Firmasına göre bagaj hakkınız değişiyor aldığınız bilette yazar ama el bagajınız varsa o sabit. 8 kilo hakkınız oluyor. Benim 30 kilo da bagaj hakkım vardı ama 19 kilo olabilmiş anca :D .

El bagajınıza sıvı ya da kesici bir şey koymamanız gerekiyor. Suyu zaten kabul etmiyorlar ilk x-ray cihazında suyla vedalaşacaksınız ve acı ama gerçek havaalanındaki sular dişinizin kavuğuna yetmeyecek kadar az cebinizi yakacak kadar da pahalı 4tl ye 0.35lt (sanırım) alınıyor. Takı genelde çok tercih etmemenizi öneririm. Gerçi ben küpelerimle girdim çünkü deliğim yeni olduğu için kapanma tehlikesi vardı. Ve gümüş x-ray de ötmüyormuş.


Havaalanına ilk girdiğinizde uçağınızın kontuarı açılmış mı diye dijital tablolardan kontrol edin açıksa check-in yaptırabilirsiniz.Kapı numarası değişebilir bu yüzden kapı numaranızı da kontrol edin. Yurt dışı vergisi yatırmanız gerekiyor -15tl- tabelalardan yerini kolayca bulabilirsiniz. Check-in yaptırdıktan sonra pasaport kontrol noktasına geçin sıra olabilir o yüzden erken girmeniz daha iyi. Açıkçası Türkiye’de sadece mühür basacaklar gayet rahat bir şekilde uçağınızın kalkacağı kapıda bekleyeceksiniz buraya kadar her şey çok basit korku ve heyecan genelde uçakta basıyor. Ben thy ile uçtum o yüzden yemekleri, servisleri ve  Benim de aklımda kocaman bir soru işareti vardı : indiğimde ben nasıl iletişim kuracağım? Napacağım? İnsanı bu belirsizlik delirtiyor. Almanya ‘ya vardığımızda bizi alman polisleri karşıladı bir pasaport kontrolünden geçtik. Sorun şu ki el bagajımla uğraşırken uçaktan tanıdık yüzleri kaybettim ve korktum ama tabelalar boşuna değilmiş onları takip ede ede bir kuyruğa geldim ama anlayamadım ne için bu upuzun kuyruk? Orda soru sorabileceğim bir çok görevliden bir tanesini gözüme kestirip bagaj için mi bu sıra diye öğrendim. Bagajı almak için önce pasaport kontrolünden geçmemiz gerekiyor ve bu uzun kuyruğun sebebi de memurun sizinle yakından ilgilenmesi. Sağolsun muhabbet kuruyor önüne gelen her insanla 15 dk boyunca . İngilizce Almanca bilmezseniz beden diliyle yapacaklarınızı anlatıyor. 

Ben İngilizce konuşarak hallettim ama şirin gözükmek için birkaç almanca kelime de kullandım :D hallo, guten tag diye başlayıp danke schön diye bitirdim -gülümsemedi değil :D- aramızda şöyle bir sohbet geçti:


-Hoş geldiniz, nereye gidiyorsunuz?

*Darmstadt .

-Orda ne yapacaksınız?

*Akrabalarımı ziyaret edeceğim.

- Ne kadar kalacaksın?

* 6 hafta kalacağım.

-Hmm güzel. Peki dönüş biletini görebilir miyim?

* Telefondan gösterebilir miyim?

-Tabii ki. Davet eden kimdi?

İşte sevgili akrabamın adını verdim ve teşekkür edip bagajı almaya gittim. Sadece tabelaları takip etmenizi öneririm kesinlikle doğru yere gideceksiniz. Ben bagajımı bulduğumda resmi olarak ilk kez Frankfurt havasını aldım ve oksijen çarptı.:D yeşillikler içinde binalar yol boyunca gördüğüm onca doğal güzellik bunun sebebi olsa gerek.













Gezdikçe size anlatmayı planlıyorum. İnanın çok heyecanlıyım sizi sıkmak istemesem de biraz uzun yazılar olabilir. Umarım hem keyif alır hem yararlanırsınız.


Kafasında yolculuk planları olanlara iyi uçuşlar dilerim :D 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder